19 Mart 2013, Paris için oldukça soğuk bir mevsim ama Paris'in yazı kışı ayrı güzel olduğu için mevsim ve zaman hiç önemli değil.
THY ile 3 saat 25 dakikalık bir uçuşun ardından Orly Havaalanına iniyoruz. Pasaport kontrolü, bagaj teslim derken, havaalanından çıktıktan sonra konaklayacağımız bölgeye ulaşmak için trenle ulaşım sağlıyoruz. Akıllı telefondan Paris'te kullanmak üzere Paris Metro uygulamasını indiriyoruz, hangi bölgeden hangi yöne gitmek istediğinizi rota planına yazdığınızda size güzel bir plan çıkaran uygulama ile biz çok kolay ulaşım sağladık. Üstelik bu uygulama internet olmadan çalışan bir uygulama olduğu için kullanımı çok rahat. Paris'te de diğer avrupa şehirlerinde olduğu gibi kalacağınız gün sayısı kadar tüm ulaşım araçlarında kullanılmak üzere günlük biletler alabilirsiniz.
Metro haritasına buradan ulaşabilirsiniz.
Solda ekranda göreceğiniz gibi, Orly Havaalanı'ndan şehre ulaşım için rotamız bu şekilde. Havaalanından öncelikle
Antony istasyonuna varıyoruz,
Line B ile Denfert-Rochereau istasyonunda inip,
Line 4 den Chatelet istasyonunda tekrar inip
Line 1 sarı hat ile
Saint-Paul istasyonuna ulaşıyoruz. Paris gerçekten büyük bir yer ve konaklayabileceğiniz çok bölge ve çok fazla otel var. Ancak benim şiddetle tavsiye edebileceğim bölge
Notre-Dame olacaktır. Paris'in en hareketli, en merkezi bölgelerinden bir tanesi olan Notre-Dame'a 13 dakikalık uzaklıkta olan
Saint-Paul çok çok beğeneceğiniz bir semt. Ben bu defa yine tercihimi evden yana kullandım.
Paris Autrement sitesinden kiraladığımız ev, çok da uyguna geldi. Evin bulunduğu bölgeden, apartmandan, evin içi ve evin sahibinden gerçekten çok çok memnun kaldık.
(Kaldığımız eve ulaşmak için yazıya tıklayın.) Saint Paul metro istasyonundan çıktıktan sonra, arkanızı dönüp yol boyunca dümdüz yürüdüğünüz zaman
Bastille Meydanına çıkıyorsunuz. Bizim evimizin bulunduğu
Rue de Sevigne çok çok güzel bir caddeydi. Sağlı sollu mağazaların, küçük cafelerin olduğu, Teşvikiye-Nişantaşı tarzında bir caddeydi ve evler, binalar çok modern ve güzeldi. Ev sahibimizle planladığımız saatte binanın önünde buluşup, check in işlemlerini yaptıktan sonra eve yerleşip, biraz da dinlenip kendimizi keşif için sokaklara atıyoruz.
|
Rue de Sevigne - Evimizin bulunduğu cadde |
Öncelikle bulunduğumuz caddeyi geziyoruz, dar bir cadde burası, sağlı sollu hep mağazalar var ve bir sürü dar sokaklara giren , sokakları birbirine bağlayan bir cadde. Bulunduğumuz caddeden çıktığımız zaman metro istasyonuna ulaştığımız ana cadde olan
Rue Saint Antoine'ye çıkıyoruz. Daha önce de yazdığım gibi burası
Bastille Meydanına çıkıyor, biz de dümdüz yürüyüp Bastille Meydanına gidiyoruz, karnımız zil çaldığı için bir şeyler atıştırmak istiyoruz. Hava kararmadan gitmek istediğimiz yer tabii ki
Eiffel Kulesi. Saint Paul metro istasyonundan
Line 1 ile Gare de Lyon durağında inip,
Line A kırmızı hat ile Val de Fontenay istasyonuna ulaşıyoruz. İndiğimiz zaman
Eyfel Kulesine ulaşmak için 10 dakikalık bir mesafeyi yürüyoruz. Kuleye geldiğimiz zaman, dünya üzerinde görülmesi gereken yerlerden biri olan Eyfel Kulesinin büyüklüğünü görünce gerçekten büyüleniyoruz. Önünde kaç tane fotoğraf çektiğimizi hatırlayamıyorum bile :) Tabii ki kuleye çıkmak için hemen önünde bulunan gişeden, bilet satın alıyoruz. Kuleye iki türlü bilet var, bir tanesi alt katta bulunan geniş balkonlu alan için, diğeri de hem burası hem de teras kat için. Biz her ikisini de görmek için aldığımız bilete kişi başı 14 Euro veriyoruz. Burada kesinlikle bold ile yazmak istediğim şey şudur;
çantalarınıza, telefonlarınıza, ceplerinize çok çok dikkat etmelisiniz, etrafta çok fazla hırsızlık oluyor, Eyfel kulesinde sıra beklerken, asansörlerle yukarı çıkarken her tarafta hırsızlık yapacak tipler kaynıyor ve gerçekten ürkütücü. Dikkat etmelisiniz...
|
Bastille Meydanı |
|
Eyfel Kulesi
| Eyfel Kulesi |
|
Eyfel Kules'inde Paris'in müthiş manzarasının hem gündüz hem de akşam karanlığında tadını çıkardıktan sonra, havanın kararmasıyla çok da tekin bir yer haline dönüşmediğini gördüğümüz kulenin etrafından ayrılmak istedik. Hemen kulenin karşısındaki nehir üzerindeki köprüye giderek yine fotoğraf çekiyoruz. Yağmurun bastırmasıyla birlikte
Boulevard de Grenelle caddesi boyunca yürüyüp, karşımıza çıkan ilk metro istasyonundan, metro uygulamamızı kullanarak Notre-Dame bölgesine giderek, akşam yemeği için güzel bir seçim yapıyoruz.
|
Eyfel Kulesi |
Her çocuğun hayalidir
Disney'de bir gün. Benim de en büyük hayallerimden biri Disney'e gidebilmekti. Paris planını yaptığımız zaman, ilk işim Disney için internetten bilet almak oldu. Mutlaka gideceğiniz tarihten önce Disney'in internet sitesinden bilet almalısınız, gittiğiniz tarihte gişeden aldığınız bilet fiyatları ile arasında neredeyse 15-20 euro fark olabiliyor. Ben 2 ay önceden aldığım bilet için kişi başı 48 euro vermiştim.
İnternetten bilet satın almak için buradan giriş yapabilirsiniz. Disneyland Paris'e ulaşım, şehirden oldukça kolay. Saint Paul metro istasyonundan Line 1 sarı hat ile Gare de Lyon'da iniyoruz, kırmızı Line A'ya biniyoruz ve yaklaşık 15-20 dakika sonra Val de Fontenay istasyonunda iniyoruz. İstasyondan çıktığınız zaman hemen ileride gözüküyor park. Disney'e yaklaştıkça kalp atışlarım hızlanıyor, insanın hayallerinin gerçek olduğu an, ne kadar mükemmel bir an. Parka yaklaştığımızda çooook uzun bir sırayla karşılaşıyoruz. Bizim internetten biletlerimiz alındığı için , gişedeki sıraya girmemize gerek kalmadan, giriş kısmındaki sıraya giriyoruz, neyse ki sıra çok hızlı bir şekilde ilerliyor.
İçeriye girdiğim o ilk an, girişteki o binanın kubbelerinin pembe ve mavi tonlarda , tıpkı masallardaki gibi olması, resimlerde gördüğüm gibi olması beni benden aldı, resim üstüne resim çektim. İçeriye ilk girdiğinizde karşınıza çıkan manzara bir masalın içinde olduğunuzu hissettiriyor size. Her yerde resim çekiyorum. İçeri girdiğimiz zaman sanıyorum ki saat 09:30 civarıydı ve geçit törenine yetişmiştik. Sabah ve akşam olmak üzere bütün Walt Disney karakterleri, uzunnn bir sıra halinde Parkın içinde bulunan patika yol boyunca geçit töreninde yürüyerek, ziyaretçileri selamlıyorlar, müthiş bir şeydi. Bütün çocukluğumuz önümüzden geçiyor , büyük küçük herkesin heyecanını, mutluluğunu görebiliyorum. Törenden hemen sonra parkı keşfe çıkıyoruz. Gişeden parkın haritasını almanızı mutlaka tavsiye ederim, o kadar büyük ki, zaman kaybetmemeniz için elinizde mutlaka bir harita olmalı.
Haritaya bu adresten ulaşabilirsiniz. |
Disneyland | Disneyland |
|
Disneyland'a girdikten sonra sağa doğru yürümeye başlayın, soldaki haritada göreceğiniz gibi 365 derece dönerek, bütün her yeri görüp başladığınız noktaya geri geleceksiniz. Disney'de en büyük sorun, her eğlence aletinin önünde çok uzun kuyruklar olmasıdır. Ben malesef bu eğlence aletlerinden pek keyif alamadığım için, daha doğrusu korktuğum için, hiç birine binmeyi tercih etmedim. İndiana Jones Adventure Outpost hariç, içinde bir tren vardı, belki de en hafif olanıydı ama ben onda bile çok kötü olmuştum :)
Disneyland ve Walt Disney Studios Park kısmındaki aletlerde sıra beklemek istemiyorsanız , Fastpass kart alabilirsiniz, toplamda 9 alet için sıra beklemeden giriş yapabileceğiniz bir kart.
Kart detayları için tıklayınız. |
Disneyland
| Disneyland |
|
Benim en büyük hayalim
Mickey ve
Minnie ile tanışmaktı ancak karakterlerle tanışmak için bile çok uzun kuyruklar beklemeniz gerekiyor. Disney'e 1 gün gerçekten hiç yeterli olmadığı için 1 güne çok fazla şey sığdırmaya çalışıyoruz. Çok fazla mağaza var, bir sürü disney karakterinden aklınızın alabileceği kadar alışveriş seçeneği bulunuyor. Mağazalara girdikçe delirip her şeyi alıyorsunuz :)
Bütün gününüzün nasıl geçtiğini anlamadan akşam saatlerine yaklaştığını hissedince insanın içini bir hüzün kaplıyor. Akşam geçit töreni yanlış hatırlamıyorsam 17:30 da olacağı için biz de geçişin olacağı , giriş bölümüne doğru harekete geçiyoruz. Geçit töreninden önce bir şeyler yemeye karar verip restaurantların olduğu bölümden her hangi birini seçip, pizza ve vişneli kola içiyoruz, tabaklar bardaklar herşey mickey ve minnie mouse kaplı :)
Akşamki geçiş törenini yine büyük bir hayranlıkla, bütün karakterlere el sallayarak, sanki gerçeklermiş gibi büyülenerek izliyoruz.
|
Disneyland - Geçit Töreni
| Disneyland - Geçit Töreni
| Disneyland - Geçit töreni
| Disneyland - Geçit töreni |
|
|
|
Ama en en en önemlisi akşam hava karardığında yapılan lazer gösterisi. Geçit töreninden sonra sakın parktan ayrılmayın, mutlaka lazer gösterisini bekleyin. Şatonun üzerinde su ve lazerle yapılan 45 dakikalık gösteri, inanın mutluluktan ağlamanıza sebep olacak kadar büyülü ve sizi çocukluğunuza yolcu eden, çok çok güzel bir anı.
Lazer gösterisinden sonra park yanlış hatırlamıyorsam 21:30 da kapanıyordu. Kapanışa yakın bir zamanda parktan ayrılarak, geldiğimiz yönde metroyla evimize ulaşıyoruz. Anı defterime öyle bir anı ekledim ki, onun büyüsüyle mutlu bir uykuya dalıyorum.
|
Disneyland
| Disneyland | Disneyland |
|
|
3.Gün Paris
Bugün son gün ve görülecek çok yer var, sabahın erken saatlerinde evimizden hazırlanıp çıkıyoruz ve Saint Paul metro girişinin bulunduğu
Rue Saint Antoine Caddesine çıkıp, bir tane fırına girip güzel mi güzel kekler, kurabiyeler alıp kahve ile kahvaltımızı yapıyoruz. Paris'in en güzel yanı da bu işte, çok fazla kek, kurabiye satan dükkan var ve hepsi birbirinden güzel. İlk durağımız
Louvre Müzesi ve
Pyramide du Louvre. Bunun için Saint Paul metro istasyonundan
sarı hat Line 1 ile Louvre-Rivoli istasyonunda iniyoruz. Metrodan çıktığınızda dümdüz yürüdüğünüz zaman Louvre meydanına geliyorsunuz, kış olmasına rağmen hava güneşli ve çok fazla turist var. Piramitin etrafında fotoğraf çeken bir sürü turist var. Biz de hemen piramiti ucundan tutmalı resimler için epey bir uğraş veriyoruz :) Louvre müzesini gezmek istiyoruz ancak zamanımız kısıtlı olduğu için ve Louvre de büyük bir müze olduğundan dolayı, neredeyse yarım gününüzü ayırmanız gereken müzeye giremeden, etrafı keşfe çıkıyoruz.
|
Louvre Meydanı |
|
Louvre Piramit
|
Buradan sonra gitmek istediğimiz yer
Montmartre yani
Ressamlar Tepesi. Bulunduğumuz bölgeden yani Louvre-Rivoli istasyonundan
Line 1 ile Concorde istasyonunda inip,
yeşil Line 12 ile Pigalle istasyonuna gidiyoruz. Montmartre'ye
Pigalle veya Anvers istasyonlarından ulaşabilirsiniz. Tepeye çıkmak için füniküleri kullanabilirsiniz, çok da keyifli bir yolculuktu. Tepeye çıktığınız zaman ilk göreceğiniz şey
Sacre Coeur Bazilikası. Önündeki merdivenlerde bir çok turistin oturarak dinlendiği ve keyif yaptığı Bazilikanın merdivenlerini çıktıktan sonra arkasındaki manzaradan Paris'in güzel manzarasını seyre dalıp, bol bol fotoğraf çekiyoruz.
|
Montmartre - Sacre Coeur Bazilikası | Montmartre |
|
Yürüyerek meydana ulaşıyoruz, meydana ulaştığımız zaman küçük ve şirin meydanın tam ortasında tıpkı adından anlaşılabileceği gibi ressamlar dolu, hepsi şahane resimler ve portreler çiziyor. Tek sorun şu ki , o kadar ısrarcılar ki, yemek yerken bile hepsi teker teker gelip resminizi çizmeyi teklif ediyorlar, göz göze gelmemenizi tavsiye ederim, çünkü fiyat oldukça yüksekti. Etrafında bir sürü cafe ve restaurant olan kare şeklindeki bu küçük meydanın keyfini çıkarmak için bir tane restaurant seçip dışarıdaki masalarında oturuyoruz. Masalar meydana dönük şekilde yerleştirilmiş. Montmartre'ye geldiğiniz zaman, herkesin masasında siyah küçük bir tencere içinde midye yediğini göreceksiniz. Biz de seçimimizi bu yönde yaptık, midyeler haşlanmış gibiydi, biraz ağır bir yemekti, tercih ederseniz gayet lezzetliydi. Benim gitmediğim için pişman olduğum bir yer var ki, Pigalle metro istasyonundan çıktıktan sonra dümdüz yürüdüğünüz zaman karşınıza çıkan
Moulin Rouge. Paris'in görülmesi gereken yerlerinden biri olan bölgeyi, Montmartre tepesine çıkmadan görmenizi tavsiye ederim.
|
Montmartre - Ressamlar Tepesi
| Montmartre - Ressamlar Tepesi |
|
Yemekten sonra sokakları geziyoruz, benim Paris'te en beğendiğim bölge olan Montmartre tepesinde bir sürü hediyelik eşya satan, küçük küçük dükkanların olduğu ara sokakları keşfe çıkmanızı öneririm, çok keyifli vakit geçirdik biz burada.
Şimdi gitmek istediğimiz bölge
Notre-Dame ve görülmesi gereken
Notre-Dame Katedrali. Pigalle istasyonundan
mavi Line 2 hattı ile Barbes-Rochechouart istasyonunda inip,
Line 4 ile Saint Michel istasyonuna ulaşıyoruz.
Saint Michel de gitmişken görmeniz gereken bir semt, Notre Dame Katedraline yürürken iki caddenin ortasında göreceğiniz
Saint Michel çeşmesinin önünde fotoğraflarımızı çekip, ilerde solda göreceğiniz Katedrale doğru yürüyoruz. Notre Dame katedrali görmeye değermiş gerçekten ve biz de bol bol resmini çekip, etrafta keşfe çıkıyoruz. Yürüyerek 10 dakikada ulaşabileceğiniz
Latin Quarter yani
Latin mahallesini de mutlaka görmelisiniz.
Hava kararmak üzere ve yağmur başladı, bugün bizim son günümüz ve en son görmek istediğimiz yer
Champ Elysee yani
Şanzelize caddesi. Bulunduğumuz bölgeden
Cluny-La Sorbonne istasyonundan
Line 10 ile Duroc istasyonuna gidiyoruz,
oradan Line 13 hattı ile Champs-Elysees - Clemenceau istasyonunda iniyoruz. Şanzelize çok büyük bir cadde, sağlı sollu lüks markaların bulunduğu çok uzun ve gösterişli olan caddeyi baştan sona yürüyüp, mağazalara girip çıkıyoruz ve son akşamımızı minik hediyelerle bitirmek istiyoruz.
Caddenin en sonuna kadar yürüdüğünüz zaman karşınıza çıkan
Arc de Triomphe yani
Zafer Takı tarihi bir anıt olduğu için resmini çekip, güzel bir akşam yemeğinin ardından evimize dönüp Paris'teki son akşamımıza veda ediyoruz.
Ertesi gün vatana dönüş var, bir sonraki keşifte görüşmek üzere...
|
Arc de Triomphe - Champs Elysees |
|
Şanzelize - Champs Elysees |