16 Şubat 2014 Pazar

Londra Gezilecek Yerler

Bu benim Londra’ya ikinci gelişim, öyle görünüyor ki, üçüncü ve dördüncüsü de olacak. Çünkü teyzem ve dayım Londra’da yaşıyor ve benim için gitmesi kolay olan ülkelerden bir tanesi. Bu gezimde diğer gezilerimde olduğu gibi şehre ulaşımın vs bilinçli olarak yapıldığını, diğer ülkelerde olduğu gibi gelişi güzel yapılmadığını söylemek istiyorum, ailem orada yaşadığı için biraz daha kolay oluyor Londra gezim. Ama yine de gezilmesi ve yapılması gerekenler için elimden geldiğince önemli bilgileri vermeye çalışacağım.
16/02/2014 de Pegasus’un 18:30 uçuşu ile 4 saat 10 dakika sonra Stansted Havaalanına iniyoruz. Daha önce Heathrow Havaalanı’na inmiştim, orası daha büyük ve güzeldi. Stansted bana biraz küçük geldi :)
Pasaport kontrol vs derken çıkış kapısına geldiğimde kapının önünde beni bekleyen teyzeciğim ve dayıcığımı görünce heyecanlanarak, yanlarına koştum, sarıldım, öpüp, kokladım.
Teyzemin evi tam olarak Edmonton semtinde, Edmonton Green’e yürüme mesafesinde bulunuyor.


Kaldığım evin penceresinden Edmonton


Londra’da ulaşım her Avrupa ülkesinde olduğu gibi gayet kolay. Metro istasyonu dağılım olarak, en geniş olan ülkelerden bir tanesi ve aslında çok karışık gibi gelse de sistemi çözdüğünüz zaman çok kolay. Bir de Tube Map diye bir uygulama var, akıllı telefonlardan bu uygulamayı gittiğiniz ülkeye göre indirdiğiniz zaman, Route Planner ile hangi duraktan binip, hangi durağa gitmek istediğinizi yazdığınız zaman size güzel ve anlaşılır bir plan çıkarıyor. En güzel tarafı da Wifi gerektirmeyen, internetsiz çalışan bir uygulama, metroda her yerde bakabilirsiniz.
Sabah uyandığımda bir Türk evinde olmanın güzelliğiyle, teyzemin küçük ama şirin evinde, miss gibi kızarmış ekmek kokusuyla açıyorum gözlerimi. İngiltere’de yaşam güzel, kaliteli, insanlara çok değer veriliyor. Sokaklar güzel, evler çok güzel, her evin kendi bahçesi var. Ben kışın geldiğim için bahçede zaman geçiremiyoruz ama mutfakta bir kış bahçesi yaptırmış teyzemler, bayıldığım bu odada yağmurun sesini dinleyerek yaptığım kahvaltımda güzel İngiltere sabahında, rotamı çıkarıyorum.
Bugün ilk olarak gitmek istediğim yer Oxford Street. Yine her ülkede olduğu gibi burada da marketlerden ya da turist bilgi bürolarından edinebileceğiniz günlük ya da haftalık ya da kalacağınız süre kadar alabileceğiniz günlük kartlar mevcut.
Ben teyzemin akbil dediğim kartına el koydum orada olduğum süre boyunca, her gün 7 pound yüklüyordum içine ve bütün gün her toplu taşımada onu kullanıyordum.
Oxford Street’e gitmek için Seven Sisters durağından Victoria Line (Southbound) ile Oxford Caddesine ulaşıyorum. Oxford Caddesi çok büyük ve bütün mağazaların sıra sıra dizildiği, Bağdat caddesi gibi, çok hareketli ve benim çok sevdiğim bir caddedir. Bütün günümü burada geçiriyorum, İngiltere'nin güzel mağazalarına girip çıkıyorum, acıktığımda bir şeyler atıştırıyorum, yorulduğumda kahve molası veriyorum. Bütün günümü kardeşimle birlikte mağazaları dolaşarak ve Oxford caddesini boydan boya , ara sokaklarına kadar gezerek keşfe çıkıyoruz, alışveriş yapıyoruz. Primark’ı bilenler bilir, ucuzluğun dibine vurduğu, 7 den 70 e herkes için bir şeyler olan ve her yerde karşınıza çıkan bu mağazada saatlerinizi geçirebilirsiniz :) Akşam yemeği için eve doğru yola koyuluyoruz.


Oxford Street 

Oxford Street


2.günüm yine kızarmış ekmek kokulu güzel bir kahvaltının ardından, bu defa dayımla birlikte araba ile yolculuğa başlıyoruz, Londra’nın sokaklarını araba ile gezip görmek güzel olsa da ben şehri metro , tramvay veya otobüsle keşfetmeyi çok daha fazla sevdiğim için, anın tadını çıkarmaya çalıştım.
İlk hedef Hyde Park. Gerçekten arabayla bu bölgeye geldiğimde sokaklara, insanların yaşam kalitesine hayranlıkla baktım, özellikle Soho bölgesi çok lüks araçların ve nizami şekilde dizilmiş bahçeli güzel evlerin olduğu bu bölgede caddede bir hareketlilik görüyoruz, kameralar, tanınmış isimler, mankenler vs, görsel bir şölen. Sanıyorum ki bir moda tanıtımı vs olmalı.
Hyde Park’a yaz kış ne zaman olursa mutlaka gitmelisiniz. Huzurlu ve güzel bir ortam olan Hyde Park’da bir cafede cheese cake ile birlikte kahve keyfimizi yapıyoruz.


Soho

Hyde Park 

Hyde Park

Hyde Park ve canımdan kıymetli gözbebeğim kardeşim


Biraz üşüme geldiğini hissettiğimiz an, Harrods’a doğru harekete geçiyoruz. Metro ile Knightsbridge durağına geldiğiniz zaman hemen çıkışın karşısında göreceğiniz, ihtişamıyla sizi büyüleyen bu ultra büyük bina, gezilmeye değer. Dünyaca ünlü lüks markaların olduğu Harrods , İngiltere’nin enleri arasındadır. Arabayla Notting Hill'den geçiyoruz, Julia Roberts ve Hugh Grant'ın o efsane filminin çekildiği cadde, beni büyüleyen cadde. Bugünlük gezimiz bu kadar çünkü bu akşam bahçede mangal var :)

Harrods Mağazası girişi

Harrods


3.günümüzde kardeşimle düşüyoruz yine yollara, benim daha önce geldiğimde aşık olduğum bir yer var ki, hep hatıralarımda olan ve beni yansıtan Camden Town. Bugün tüm günümü geçirmek istediğim yer. Yine evde yapılan kahvaltının ardından, Seven Sisters durağından Victoria Line (southbound) ile Euston’da inip Northern Line (northbound) ile Camden Town’a ulaşıyoruz. Bugün işte benim Camden Town ile buluşmam, bütün günüm burada geçiyor. Camden Town Taksim’in çok daha hareketli ve büyük bir yer olduğunu düşünün. Ve bu bölgede pazarların, küçük büyük dükkanların, rengarenk binaların tepesindeki büyük figürlerin bulunduğu çok hareketli bir bölge. Bütün gününüzü orada geçirebilirsiniz. Ve Stables Market’i mutlaka gezmelisiniz. İçerisi çok büyük, ortasında kocaman bir avlu olan, meyve marketlerinin, çin yemeklerinin ve her türlü cafe restaurant ve hediyelik eşya satılan kocaman bir alan üzerine kurulu bir açık avm gibi bir yer. Eskici dükkanları da var burada. Bütün günümü burada geçiriyorum, yemeğimizi Çin lokantasında tercih ediyoruz bugün, kesinlikle denemelisiniz.


Camden Town

Camden Town

Camden Town

Camden Town

Camden Town

Camden Town

Camden Town

Camden Town - Stables Market


Camden Town - Stables Market


Camden Town - Stables Market


4.günümüzü Londra’nın olmazsa olmazlarını görmek için ayırıyoruz. London Eye, Madame Tussauds, Big Ben. Bütün bunlar birbirine çok yakın ve hepsi Knightsbridge bölgesinde bulunuyor. Seven Sisters durağından Victoria Line (Southbound) ile Green Park’da iniyoruz, Piccadily Line (Westbound) ile Knightsbridge durağında iniyoruz. Bölge çok kalabalık, hareketli ve çok büyük. Her daim turist var bu bölgede. Zaten Big Ben, London Eye ve Madame Tussauds hepsi köprünün çevresinde görebileceğiniz mesafede birbirine yakın.

Biz ilk olarak Madame Tussauds’e giriyoruz. Yanlış hatırlamıyorsam giriş ücreti 25 pound idi. Ancak biz teyzemin marketten aldığı bir ürünün hediyesi olan giriş biletlerini kullanarak girdiğimiz için ücret ödemedik :) Amsterdam’da ki Madame Tussauds’den daha büyük geldi burası bana ama kesinlikle görmeye değer. Daha önceki gelişimde bir de The London Dungeon’a girmiştim, oldukça korkunçtu. Karanlık tüneller içerisinde yürürken insanlar bir anda karşınıza çıkabiliyor, size temasta bulunabiliyor, gerçekten görülmesi gereken eğlenceli bir yer. Bu arada daha önceden internetten veya Knigtsbridge'deki satış noktasından üçünü de görebileceğiniz bir paket satın alabiliyorsunuz, daha uyguna geliyor. İnternetten almanız çok daha uyguna geliyor.

Madame Tussaud

Madame Tussaud - Ata'm

Madame Tussaud - Bir Edward aşkı

Madame Tussaud

Madame Tussaud - Twilight 

Madame Tussaud - Mustafa Kemal Atatürk


Madame Tussauds müzesinin ardından Big Ben’e doğru yürüyüp, köprünün üzerinden, köprünün karşı tarafından her yerden bir sürü fotoğraf çekiyoruz. Daha sonra köprünün alt tarafında kalan London Eye doğru yürüyoruz, ben daha önce London Eye bindiğim için tekrar o sıraya girmeyi göze alamadım ama kesinlikle Londra’ya gidiyorsanız eğer London Eye’dan kuşbakışı bakmalısınız ve gerçekten görülmeye değer. London Eye yanındaki parkta gezinti yaparak ve kahve molası vererek, bundan sonraki rotamızı düşünüyoruz kardeşimle. Bütün gün Knightsbridge’de vakit geçiriyoruz, bütün sokakları ve caddeleri yürüyoruz, keşfe çıkıyoruz. Akşam olduğunda da eve dönüyoruz, akşam gözüyle Tower Bridge’den geçiyoruz arabayla ve köprüde bol bol fotoğraf çekiyoruz.


London Eye

Big Ben 

Knihgtsbridge

Londra'nın kırmızı otobüsleri



İngiltere’ye daha önceki gelişimde çok daha fazla yer gördüm ancak 2006 yılı olduğu için çok net hatırlayamıyorum. Araba ile Londra dışına çıktığımızı, yemyeşil bir yolculukla geçen 3-4 saatin ardından çok büyük ve eğlenceli bir lunapark’a gittiğimizi hatırlıyorum ama tarif edebilecek kadar hatırlayamıyorum :)
Yine daha önceki gelişimde Chelsea, Manchester ve ismini hatırlayamadığım bölgelere yaptığım keşiflerimi çok net hatırlayamadığım için paylaşamıyorum malesef :(
Londra’da 1 hafta kaldım ancak 5. Ve 6.günümü yine Camden ve Oxford streette alışveriş yaparak geçirdiğim için yazabileceğim çok bir şey bulamadım.
7.günümde de Edmonton Green’de bulunan küçük avm de geziyoruz, sonra Westfield Shopping Town’a gidiyoruz. Siparişler var, alışveriş bitmedi bu tatilde :)
Londra görülmesi gereken yerlerden bir tanesi ve gerçekten yaşanacak bir yer. Bir sonraki tatil planımda görüşmek üzere :)