Londra Gezi Rehberi (Tüm Londra seyahat bilgilerimin derlemesi J)
Londra… Londra… Havasına rağmen, yazın bile alttan alttan soğukluğunu hissettiren güzel, hep canlı, kozmopolit Londra… Nasıl desem… Nasıl özetlesem… Hani bir demir düşünün, sokakta duran ve iyice soğumuş… Ve o demir teninize değdiğinde irkilirsiniz, bir şok etkisi olur ya… İşte hava durumu tam olarak bu, havada hep bir soğuk demir var J
Ama buna karşın, ailem ve hayatımın anlamı (kalp) Londra’da
yaşadığı için birçok defa Londra’ya gitmiş ve daha önceki yazılarımda acemi
şekilde anlatmıştım. Ancak şu an aşırı Londra bilgi ve tecrübelerimle
karşınızdayım J
Ne yapılır? Ne yenir? Ne nerde güzel? Nereye ne ile ulaşılır? Tecrübe ettikçe
paylaşmaya devam edeceğim. Yazının sonlarına doğru daha önceki Londra gezimi ve fotoğrafları görebilirsiniz...
Havaalanı – Şehir Merkezi ulaşım hakkında bilgi…
Londra’da birçok havaalanı bulunmaktadır. Eğer kuzey bölgesinde
(genellikle Türk’lerin çoğunlukta olduğu bir bölgedir burası) konaklayacaksanız
mutlaka Stansted Airport ile gelmelisiniz. Pegasus’un uçuşları da sadece
Stansted’e yapılmaktadır. Stansted’e indikten hemen sonra, uçak çıkışında minik
bir trene biniyorsunuz, bu tren sizi ana terminale götürüyor, burada pasaport
kontrolden geçip çıkıştan çıktıktan sonra hemen karşınızda çıkış kapısının sol
tarafında tren ve otobüs istasyonunu gösteren bir tabela göreceksiniz. Yokuş
aşağı hafif tünel gibi bu yolu geçtikten sonra sağa dönüş yaptığınızda tren
istasyonu, düz devam ederseniz otobüs terminaline gider. Otobüsle gitmek
isterseniz eğer, tren istasyonuna göre biraz daha uygundur ancak 1,5 saat falan
sürüyor. Bilet satışları otobüs terminaline indiğinizde hemen sağdadır. Bu
arada otobüs biletini pasaport kontrolden geçip, kapıdan çıktıktan hemen sonra
sağda National Express bankosu göreceksiniz, buradan da satın alabilirsiniz,
tek yöne 7 sterlin. Güneye daha yakın olan ancak şehir merkezinde bulunan
Victoria Coach Station’a ulaşım sağlayabilirsiniz.
Ben genelde tren istasyonunu tercih ediyorum, hem daha rahat
ve daha hızlı 30 dakikada ulaşım sağlıyor. Londra’nın tren ve metro hatları
oldukça yaygın olduğu için çok daha kolay ulaşım sağlayabiliyorsunuz. Ancak
tren otobüse göre biraz daha pahalıdır, tek gidiş 18,5 sterlin ve maalesef
uçuşunuz eğer geç saat ise, en son tren havaalanından 00:30 (gece), Tottenham
Hale istesyonundan havaalanına ise 12:00 dir (gece). Tren biletlerini
istasyonun hemen başındaki bilet gişesi veya bilet machine’den satın
alabiliyorsunuz. Benim konaklayacağım bölge Güney’de olduğu için Güney kısmına
ulaşımı yazacağım öncelikle. Havaalanı’ndan tren istasyonuna biniyorsunuz,
3.durak Tottenham Hale istasyonunda iniyorsunuz. Öncelikle şunu söylemeliyim;
Londra ulaşım konusunda gerçekten muazzamdır, birkaç gün metro ile ulaşım
sağladıktan sonra çok kolay bir şekilde öğrendiğinizi göreceksiniz. Yerin
altından giden şehir içi hatlar genelde underground, şehre uzak konumda olan
bölgelere ulaşım için overground tabelalarda da gösterilmektedir. Londra'da yeme içme eğer TL olarak hesaplamazsanız gerçekten uygundur ancak ulaşım ve konaklama için aynı şeyi söyleyemem. Konaklayacağınız bölgeye göre haftalık veya günlük , tüm ulaşım araçlarında kullanılabilir kartlar alabilirsiniz, metroların içerisindeki ticket machine'lerden veya satış noktalarından. Londra'nın tüm merkezi bölgelerini de içine alan bölge 3 olduğu için , konakladığım bölge de burada olduğu için ben 1 haftalık karta 50 sterlin ödüyorum, 6 sterlin de kart bedeli var, daha sonraki seyahatlerimde de bu kartı kullanıyorum, sadece içine haftalık harcama tutarı yüklüyorum. Eğer kart almazsanız, temazsız kullanabileceğiniz bir kredi kartınızla tüm gün otobüs, metro, tren ile seyahat edebilirsiniz. Günlük max 8 sterlin kesinti yapıyor, 8 sterlinden sonra kullanılan bütün araç binişleri ücretsiz oluyor.
Tottenham Hale overground istasyonunda indikten hemen sonra
underground girişini göreceksiniz, yer altından metro istasyonuna indiğinizde,
Victoria Line (Southbound) ile Victoria istasyonunda inip buradan diğer tüm
istasyonlara aktarma yapabilirsiniz. Victoria Londra merkez istasyonudur, tüm
gidilecek yerlere buradan çok kolay bir şekilde yönlendirmeler ile aktarım
yaparak ulaşabilirsiniz.
Eğer kuzey tarafta konaklayacaksanız, Stansted zaten kuzeyde
olduğu için Tottenham Hale veya Seven Sisters durağında inerek, yine buradan
undergroundlara geçiş yaparak konaklayacağınız bölgelere aktarım yapabilirsiniz.
Londra’da konaklama için birçok bölgede tercih yapabilirsiniz, ulaşım her bölgeye birçok alternatifle mevcuttur. Bunun için Google map mutlaka çok seyahat eden biriyseniz kullandığınız hakim olduğunuz bir uygulamadır, gideceğiniz bölgeyi yazdığınızda size hangi ulaşımla gideceğinizi, otobüs duraklarının ismiyle beraber otobüsün kaç dakika sonra geleceğine kadar bilgi vermesi büyük kolaylıktır. Ben 2 senedir Southfields’te kalıyorum, burası küçük, şirin, yaşayanların neredeyse tamamının yabancı olduğu bir semttir. Beyaz yakalı çalışanların, ailelerin ve Victoria evlerinin o muhteşem bahçeli küçük küçük sıra sıra dizildiği sokaklar ve sakin bir yaşam alanı var burada. Çok yakınında büyük bir park var ve Southside Wandsworth alışveriş merkezi, Sainsbury’s süpermarket de mevcuttur. Bu bölgede mutlaka kiralık evler veya oteller de vardır, ben bu bölgeyi konaklama için tavsiye ediyorum. Londra’da oteller aşırı pahalı olduğu için mutlaka ev kiralamanızı öneririm. Southfields’e yakın olan; Clapham, Wimbledon, East Putney, Parsons Green, Fulham, Earl’s Court, South Kensington bölgeleri konaklamak için çok çok düzgün, Londra’nın 3.bölgesi olduğu için şehir merkezine de gayet yakın ve oldukça güzeldir. Buralar hem yemek yemek için, hem gezmek için, alışveriş ve konaklama için de gerçekten çok güzel ve güvenlidir.
Ben daha önceki birçok seyahatimde kuzeyde Edmonton’da
kaldım, ailem orada yaşadığı için. Big Ben, Tower Bridge, Covent Garden, Oxford
Street birbirine çok yakın mesafelerde olduğu için yürüme mesafesinde gezmeniz
mümkündür. Edmonton’dan bu bölgelere ulaşım çok kolaydır, önce Edmonton
Green’den overground ile Seven Sisters’a gelip, buradan underground ile
Victoria’ya ulaşıyorsunuz. Aşağıda gördüğünüz hemen hemen bütün line’lar ile
Oxford Street’e ulaşmanız mümkündür, aktarımlar çok kolay ve yönlendirici
şekilde metrolarda bulunmaktadır. Bunun için yine daha önce bir çok defa
tavsiye ettiğim Tube Map uygulamasını indirip, wifi olmadan kullanabileceğiniz
bu harika uygulama ile, route planner seçeneğine bulunduğunuz durağı ve
gideceğiniz durağı yazarak yönlendirmeleri, durak isimleriyle birlikte takip
edebilirsiniz.
Seyahatinizin ilk durağı tabii ki Big Ben, Tower Bridge ve
London Eye olmalı… Big Ben son 2 senedir tadilattaydı ancak Haziran’da son
gidişimde tadilat bitmişti, fotoğraf çekimleri kaldığı yerden devam ediyordu.
Big Ben’e en yakın durak Westminster Station durağıdır. Fakat daha öncede
söylediğim gibi Londra’yı Londra yapan temel yapılar birbirine çok yakın olduğu
için Victoria durağından Big Ben, London Eye, Buckingham Palace, Natural
History Museum, Victoria and Albert Museum, Hyde Park’a yürüyerek ulaşmanız
kolay ve keyifli olacaktır. Big Ben ve London Eye karşılıklı birbirine en yakın
olanlar, London Eye köprünün diğer tarafında olduğu için Waterloo istasyonu ile
de ulaşım sağlayabilirsiniz. Westminster Bridge’den geçip Big Ben’e ulaşım
sağlayabiliyorsunuz. London Eye şu an ücretini hatırlamamakla beraber sadece
2006 yılında bilet alıp, 2-3 saat sırada bekleyip çıkabilmiştim, çok da keyif
almıştım, gerçekten keyifli bir deneyimdi. Ancak kısa süreli seyahatlerde sıra
çok fazla ise çok da önemi yok çıkmanızın. London Eye hemen arkasında bulunan
Sea Life Centre ve Londra Zindanı için de fiyat bilmemekle beraber, çok da
tercih etmedim. Genellikle çocuklara hitap eden, turist akını olan, kalabalık
gruplar halinde yoğunluk olan bu bölgede pek vakit geçirmeyi tercih etmiyorum
ben J
Hyde Park |
Big Ben’e geldiğinizde yine yürüyerek Hyde Park’a ulaşabilir
veya buraya en yakın istasyonlar olan Knightsbridge ve Hyde Park Corner’dan da
ulaşım sağlayabilirsiniz. Knightsbridge Londra’nın en sosyetik bölgelerinden
biridir. Londra’da aşırı ilgi gören Harrods’da bu cadde üzerindedir. Ve benim
de yürümekten, caddeleri keşfetmekten en keyif aldığım aynı zamanda alışveriş
için de hareketli olan caddelerden biridir. Caddeyi yürümeye devam ederseniz
eğer South Kensington bölgesine gelirsiniz ki burası benim çok çok keyif
aldığım caddelerden biridir. Victoria and Albert Museum, Londra Doğa Tarihi
Müzesi, Londra Bilim Müzesi de buraya çok yakın mesafededir. Victoria and
Albert Museum ücretsizdir ve mutlaka ama mutlaka görmenizi tavsiye ederim. Müze
olmasının yanı sıra, orta bahçede bulunan havuzun etrafında çayınızı
yudumlarken, klasik müzik eşliğinde harika zaman geçirebilirsiniz.
Victoria ve Albert Müzesi |
Yeme içme konusunda tavsiyelerimi bölge bölge vereceğim J South Kensington
devamında High Street Kensington bölgesinde şiddetle tavsiyem olan My Old Dutch
Pancake. Mutlaka ama mutlaka denemelisiniz. Buraya bir örnek de bırakıyorum J Metro ile ulaşım, yine
hangi duraktaysanız Circle veya District line ile South Kensington’a ulaşım
sağlayabilirsiniz.
My Old Dutch Pancake |
Yine aynı cadde üzerinde bulunan ve birçok yerde de
göreceğiniz Whole Foods Market, fast food yemekten sıkıldığınız an yardımınıza
koşuyor. Zengin menüsü, inanılmaz lezzetli bir sürü sağlıklı yiyecek, salata,
et, tavuk, balık seçenekleri ile açık bardan dilediğinizi alabiliyorsunuz.
Gramına göre tutar belirliyorlar ve çok büyük dolu dolu ve aşırı lezzetli bir
tabak için 10 sterlin ödemiştim, onu da bırakıyorum buraya J
Whole Foods Market |
High Street Kensington’un yakınında ve South Kensington’un
paralelinde bulunan Chelsea ile devam ediyorum. Chelsea yaşamak için gayet
lüks, harika evlerin olduğu, güvenli ve genellikle varlıklı insanların
bulunduğu bir bölgedir. Chelsea’nin çoook uzun caddesi olan King’s Road
üzerinde birçok cafe ve mağaza bulunuyor. Fotoğrafta gördüğünüz konsept ile bir
sürü çiçeklerle kaplı cafeler var burada. Mekân olarak, The Ivy Chelsea Garden
önerimdir.
Chelsea - The Ivy Chelsea Garden |
Yemek olarak çok uygun ve Londra’nın birçok bölgesinde
bulunan, hafta içi ve hafta sonu hep kalabalık olan bir pub önerim var. Bir
şeyler içebileceğiniz ve yemekleri fiyat performans açısından gayet iyi olan
The Shakespeare Pub’ları birçok bölgede görebilirsiniz. Biz burada sık sık
fish&chips yiyoruz, bazen lezzetli olabiliyor bazen olmayabiliyor.
Şansınıza J
The Shakespeare Pub |
The Shakespeare Pub |
Yine Kensington’da bulunan Franco Manca pizzacıda pizza
yiyebilirsiniz, sarımsaklı ekmek de şiddetle tavsiyemdir. Bu bölgede birçok
yemek alternatifi bulabilirsiniz ve konaklamak için de oldukça hareketli,
merkezi ve şehir merkezine de aşırı yakın bir bölgedir. Bu bölgede, hatta
Londra’nın tüm bölgelerinde çok sık rastlayacağınız hint restoranı olacaktır,
eğer damak tadınıza hitap ediyorsa en iyileri konusunda bir iki önerim
olacaktır. Biz denedik ancak pek de sevdiğimizi söyleyemem, aşırı baharatlı
yoğun olduğu için masadan aç kalkmış olabiliriz. Oxford Circus istasyonunda
inip, Kingly Street üzerinde bulunan birçok restoran ve cafe arasında Dishoom
Hint Restoran’ı inanılmaz ilgi gören, özellikle akşam saatlerinde metrelerce
kuyruk olan bir restoran. 2 saatten fazla sıra bekledik ama aşırı baharat
içerdiği için beni çok baydı. Bir de Masala restoran var, burası da aşırı ilgi
görüyor, Oxford istasyonundan Soho bölgesine yürüdüğünüzde, 5-10 dk mesafede
ulaşım sağlayabilirsiniz.
Franco Marco |
Kensington bölgesine çok yakın olan Nothing Hill, benim
ennnn sevdiklerim arasındadır. Julia Robert ve Hugh Grant’ın o şahane romantik
filmine konu olmuş caddesiyle ve rengârenk evlerle şahane fotoğraflar
çekebileceğiniz sokak araları ve Cumartesi günleri kurulan Gotik pazarın
rengârenk ve vintage kıyafetleri ve insanları ile sizi geçmişe götüren
güzellikleriyle harika bir bölgedir. Central, Circle, District line ile Nothing
Hill Gate istasyonundan ulaşım sağlayabilirsiniz.
Ve yine, daha önce de söylediğim gibi birbirine çok yakın
olan en görülesi yerlere yürüyerek ulaşabileceğiniz gibi Covent Garden ve Soho
arasında da bunu yapmanızı öneririm. Yürümek istemiyorsanız, Covent Garden
istasyonundan Piccadilly Circus istasyonuna gelebilir, buradan Saint James
Sarayına, Trafalgar Meydanı, National Gallery ve Ulusal Portre Galerisine
ulaşabilirsiniz. Müze gezmeyi her ne kadar zaman kaybı olarak görsem de tabii
ki gezmeyi ve görmeyi severim. Londra’da uzun zamanlar geçirdiğim için elimden
geldiğince müzelere de vakit ayırmaya çalışıyorum. National Gallery ücretsiz
olduğu için mutlaka ama mutlaka görmenizi tavsiye edeceğim bir müzedir.
Baker Street size ne hatırlatıyor? Bana tabii ki Sherlock
Holmes’u hatırlatıyor. Londra’ya gelip özellikle de Sherlock Holmes
hayranıysanız mutlaka müzeyi gezmeli ve Sherlock heykeliyle poz vermelisiniz.
Bakerloo Line ile Baker Street istasyonunda indiğinizde hemen sağınızda müzeyi,
sol tarafta da heykeli görebilirsiniz. Aynı zamanda heykelin olduğu Marylebone
Caddesi üzerinden Madame Tussauds müzeyi ziyaret edebilirsiniz. (müze fiyatı 25
sterlin)
Yine köprünün karşısındayız ve görülmesi gereken en önemli galerilerden biri Tate Modern. Buraya Jubilee line ile en yakın Southwark istasyonundan ulaşım sağlayabilirsiniz, istasyondan sonra 8-9 dk yürüme mesafesindedir. Sanatın en çağdaş hali, içerisinde bütün dünyadan, Türkiye’den de sanatçıların koleksiyonları sergileniyor ve ücretsizdir.
Nothing Hill |
Gelelim Londra’nın ennn hareketli, yaz kış kalabalığı asla
ama asla bitmeyen, gece gündüz demeden her türlü alternatifleriyle canlı olan
Soho, Leicester Square ve Covent Garden.. Londra’da en sevdiğim ve sürekli
sürekli kendimi orada bulduğum yer Covent Garden’dır, nedense çok severim J
Covent Garden |
Covent Garden |
Piccadilly Line tüm bu meydanlara ulaşım sağlayabileceğiniz
bir hattır, Covent Garden istasyonunda indiğinizde de direk Covent Garden’ın en
hareketli caddesine çıkıyorsunuz. Meydanında eski meyve ve sebze pazarı olan
minik bir pasaj gibi bir alışveriş merkezi var, içinde bilinen veya bilinmeyen
markaların mağazaları var ve alt ve üst katında küçük cafeler ve Street Food
denilen sokak yemekleri satılıyor. Tam girişinde de stantlar üzerinde vintage
takı, mutfak eşyaları vs gibi şeyler satılıyor çok tatlı, güzel bir ortamı var.
Covent Garden çevresinde bir çok mağaza, cafe ve restoran
bulabilir ve King Street üzerindeki birçok markanın mağazalarını
görebilirsiniz, burası da çok canlı, kalabalık ve turist akını olan bir
bölgedir.
Metro çıkışının hemen arka tarafında bulunan Long Acre
caddesinde de, birçok markaların mağazaları ve yine birçok cafe, pub, restoran vardır.
Bu caddenin ara sokaklarına girin, kaybolun gerçekten çok keyiflidir. Ve ara
sokaklarda dolana dolana bu keyifli sokakları keşfederek, Seven Dials meydanına
gelin, haritadan Neal’s Yard sokağını bulun, mutlaka bu sokağa girin, Homeslice
Pizza restoranında mutlakaaaaa pizza yiyin, efsanedir. Wild Food Vegan
Restoranı ve The Barbary Kuzey Afrika Restoranını ayrı ayrı deneyin. St John
Bakery fırında Doughnut ve yanına kahve alıp, hemen önündeki banklarda oturup o
sokağın keyfini çıkarın. Buraya da bir foto bırakıyorum J
Neal's Yard sokağı |
Neal's Yard sokağı |
Covent Garden’da London Transport Museum girişi 16,5 sterlin
sanırım, içerisinde Londra’nın eski metro ve otobüsleri var ve görmeye değer
bence.
Buradan yürüyerek Soho meydanına gelip, yine sokak aralarını
keşfederek Carnaby’ye gelin. Burası da çooook tatlı, çok renkli ve birçok
mağaza, cafe, restoran ve pub bulunan hareketli bir caddedir. Soho ile
birbirine çok yakındır. Carnaby’de O’Nell’s İrlanda pub, daha önce de tavsiye
ettiğim Shakespeares Head Pub, The White Horse bir soluklanıp bira içebileceğiniz
güzel mekânlar arasındadır.
Carnaby caddesinde bulunan Kingly Court mutlaka ama mutlaka
görmeniz gereken şahane bir pasaj. Ortası avlu şeklinde 4 katlı ve etrafında
birçok restoran ve cafe var. Pizza, Hint restoranı, Uzak doğu mutfağı,
hamburger vs ne ararsanız var. Burada Pizza Pilgrims ve Acai Berry mutlaka
önerimdir. Ve Soho’da bulunan Blues bar mutlakaaaa tavsiyemdir, biranızı alıp
oturup her gün canlı müzik ile Blues şarkıları eşliğinde harika bir akşam
geçirebilirsiniz.
Carnaby caddesinin hemen paraleli Regent Street , burası da
lüks markaların mağazalarının bulunduğu geniş ve en çok ilgi gören
caddelerinden biridir. Regent Street’te yukarı doğru çıktığınızda Oxford, aşağı
doğru yürürseniz Trafalgar meydanına ulaşırsınız. Ve bu yollar yürümesi çok
keyifli olduğu için metro kullanmak yerine kesinlikle yürümenizi tavsiye
ederim.
Kingly Court |
Bir diğer Londra’nın simgesi olan China Town’a Soho’dan
yürüyerek ulaşım sağlayabilirsiniz. Burayı da tabii ki görmenizi tavsiye
ederim. Londra’nın yine her ülkede olduğu gibi Uzak Doğu mutfağına olan
ilgisini gittiğinizde de göreceksiniz. Her yerde Tayland, Çin mutfağı ile
oldukça da ilgi görüyor. China Town’da bir sürü Uzak Doğu mutfağının yanı sıra,
onlara özel incik boncuk bir sürü mağazada bulunuyor.
China Town’a çok yakın mesafede bulunan Leicester Square
meydanına ulaştığınızda eğer çocukla seyahat ediyorsanız, M&M’s World
mağazasını görebilirsiniz.
Gelelim Oxford Street , buraya metronun Central Line hattı
ile ulaşım sağlıyorsunuz, Oxford Street devamında Marble Arch ve Bond Street
şeklinde devam eder ve bu saydığım tüm caddeler uzun bir şekilde birbirine
bağlıdır ve her zaman aşırı kalabalık ve birçok markanın mağazalarının
bulunduğu alışveriş için en sık tercih edilen bölgedir. Birçok ülkeden
ziyaretçi akınına uğrayan meşhur Selfridge&Co alışveriş merkezi de Bond
Street durağına çok yakındır. İçinde ultra lüks markaların bulunduğu avm
Harrods gibi aşırı ilgi görüyor, en üst katında da çok şık bir restoran varmış,
manzaralı J
Gitmediğim için bir önerim yok ancak çok iyi olduğu söyleniyor. Mesela
Harrods’ın alt katında bulunun Food bölümünde dolaşmayı çok seviyorum, tüm
yiyecek türlerine göre bölmelere ayrılmış, birçok türden yiyecek içecek pazar
şeklinde kurulmuş ve gerçekten görmenizi tavsiye ederim.
Harrods |
Bond Street istasyon çıkışının hemen solundaki James Street
caddesi kesinlikleeeee görmeniz gereken bir harika bir caddedir, burada bir
sürü güzel cafe restoran yan yanadır ve hepsinin masaları dışarda, hoş güzel
bir ortamı var caddenin. Ve bu caddede bulunan Patty&Bun bu dünyada yediğim
ennn iyi hamburgerdir. Ve tavuk derisi ile çevrelenmiş patates kızartmasını
mutlaka mutlaka mutlaka denemelisiniz… Bir de içli köfte şeklinde içerisinde
tiftik etler olan şöyle minik toplar vardı, ismini pek hatırlamıyorum, mutlaka
denemelisiniz…
Patty & Bun |
Ve yiyecek tavsiyeme, birçok Avrupa ülkesinde
görebileceğiniz Five Guys ile devam ediyorum, mutlaka mutlaka denemeden
gelmemelisiniz, aynı şekilde dana hot dog kesinlikle tavsiyemdir…
Ve tabii ki Londra’nın en önemli özelliklerinden biri olan
parklar. Her bölgede bulunan büyüklü küçüklü birçok park var. Ve yazın
Londra’da yapmayı en çok sevdiğimiz şey, marketten üzüm, peynir, şarap alıp
yeşilliklere uzanıppp, harika bir gün geçirmek. Ki bütün Londra tüm yazı böyle
geçiriyor ve inanılmaz keyifli bir aktivitedir. Dilerseniz yürüyüş yapıp,
bisiklete binebilirsiniz de.
Hyde Park |
Hyde Park |
Hyde Park |
Madame Tussauds müzesinin hemen arkasında bulunan Regent’s
Park bizim en çok sevdiğimiz , çok sık da gittiğimiz çok büyük bir parktır. En
çok bilinen Hyde Park’ın aksine daha keyiflidir. Hyde Park ile birbirine bağlı
Kensington Gardens içinde Leydi Diana’nın evi ve Kensington Palace var.
Buckingham Palace ve Queen’s Gallery Buckingham Palace etrafında sarılı Green
Park ve St James’s Park ve büyüklü küçüklü her bölgenin ismiyle aynı olan
birçok park bulunuyor. Battersea Park ve yine çok büyük olan Richmond Park da
vaktiniz çok ise görebileceğiniz parklardan en güzelleridir.
Bir diğer önemli yapılardan biri Tower Bridge. Circle veya
District Line ile Tower Hill istasyonundan veya köprünün diğer tarafında iseniz
Jubilee veya Northern Line ile London Bridge istasyonundan buraya ulaşım
sağlayabilirsiniz. Tower Hill istasyonunda köprüye doğru yürürken hemen
karşınızda Tower of London Salt Tower göreceksiniz. Köprüyü geçmeden hemen
köprünün ayağında bulunan St Katharine Docks marinada harika cafe ve
restoranlar bulunuyor, hem açık hem de çok şık bir alan üzerine kurulu bu
bölgeyi ben çok sevdim, buraya da mutlaka gelip, Marina’ya karşı Cafe Rouge’da
bir kahve içip yorgunluğunuzu atabilirsiniz…
Köprülerden devam ediyorum ve yine en önemli yapılardan ve bölgelerden biri olan London Bridge. Jubilee ve Norhern Line ile London Bridge istasyonunda inin, yürüye yürüye önce bir Borough Markete gidin. Markette birçok seçenek var, açık pazar şeklinde her türlü yiyecek içecek bulunuyor, daha çok deniz ürünlerini tadabileceğiniz biranızı içebileceğiniz çok tatlı bir ortamı var. Ve buradan Southwark bölgesini geze geze yarım saatlik bir yürüyüşten sonra Bermondsey bölgesine gelebilirsiniz. Dilerseniz Jubilee Line ile Bermondsey istasyonunda inerek de ulaşım sağlayabilirsiniz. Bu bölge nehrin hemen yanında uzun bir yürüme yolu olan ve etrafında da cafelerin bulunduğu güzel hareketli bir yerdir. Tower Bridge buradan çok güzel gözükür, özellikle akşam saatlerinde gelip mutlaka ışıklandırılmış köprüyü görebilirsiniz. Ve nehrin yine hemen yanında bulunan Hay’s Galleria pasaj içerisinde (eğer kış günüyse) oturup kahve içebilir ve güzel vakit geçirebilirsiniz. Tower Bridge hemen karşısında da Londra Kalesi’ni görebilirsiniz.
St Katharine Docks Marina |
St Katharine Docks Marina |
Köprülerden devam ediyorum ve yine en önemli yapılardan ve bölgelerden biri olan London Bridge. Jubilee ve Norhern Line ile London Bridge istasyonunda inin, yürüye yürüye önce bir Borough Markete gidin. Markette birçok seçenek var, açık pazar şeklinde her türlü yiyecek içecek bulunuyor, daha çok deniz ürünlerini tadabileceğiniz biranızı içebileceğiniz çok tatlı bir ortamı var. Ve buradan Southwark bölgesini geze geze yarım saatlik bir yürüyüşten sonra Bermondsey bölgesine gelebilirsiniz. Dilerseniz Jubilee Line ile Bermondsey istasyonunda inerek de ulaşım sağlayabilirsiniz. Bu bölge nehrin hemen yanında uzun bir yürüme yolu olan ve etrafında da cafelerin bulunduğu güzel hareketli bir yerdir. Tower Bridge buradan çok güzel gözükür, özellikle akşam saatlerinde gelip mutlaka ışıklandırılmış köprüyü görebilirsiniz. Ve nehrin yine hemen yanında bulunan Hay’s Galleria pasaj içerisinde (eğer kış günüyse) oturup kahve içebilir ve güzel vakit geçirebilirsiniz. Tower Bridge hemen karşısında da Londra Kalesi’ni görebilirsiniz.
Yine köprünün karşısındayız ve görülmesi gereken en önemli galerilerden biri Tate Modern. Buraya Jubilee line ile en yakın Southwark istasyonundan ulaşım sağlayabilirsiniz, istasyondan sonra 8-9 dk yürüme mesafesindedir. Sanatın en çağdaş hali, içerisinde bütün dünyadan, Türkiye’den de sanatçıların koleksiyonları sergileniyor ve ücretsizdir.
Londra’nın en gotik, en vintage, en eski bölgelerinden biri
Camden’a gidiyoruz. Northern line ile Camden Town istasyonunda iniyorsunuz.
İstasyonda indikten sonra bile rengârenk caddesiyle içinizi açacaktır,
özellikle yaz dönemlerinde benim çok sevdiğim gotik bir semttir burası. Camden
Market ve Stables Marketi uzun uzun gezin, tarihin en eski zamanlarında ahır
olarak kullanılan Stables Market’te birçok eskici, gümüş ve takı tasarımları
için dükkanlar ve stantlar var. Ve tam meydanında nehrin kenarında açık alanda
bir Street food alanı bulunuyor. Burada çok değişik sokak yemekleri var, birçok
defa geldiğimiz için birçok şey denedik biz. Hamburger, harika soslarıyla steak
and chips, çok cezbedici sandviçleri ve waffle larıyla bir dinlenme ara öğün
yapabilirsiniz. Tek kötü tarafı bütün kokuların birbirine karışmış olması…
Camden |
Camden |
Eğer zamanınız çok ise, tüm önemli yerleri gördükten sonra
gezebileceğiniz birkaç yer önerim daha var. Bunlardan biri Wimbledon, kraliyet
ailesinin birçok aktivitesi bu bölgede yapılıyor ve gezdiğim en büyük
parklardan biri Richmond park da bu bölgededir.
Wimbledon |
Ve yine sevdiğim bölgelerden biri Holborn. Buraya da Central
ve Piccadilly Line ile ulaşım sağlayabilirsiniz. Birçok tiyatro, gösteri
merkezinin bulunduğu bölgede çok güzel cafe restoranlar var ve The British
Museum’da yine Holborn’a yürüme mesafesindedir.
Şehir merkezinin biraz kuzeyinde bulunan, yine zamanınız
çoksa görebileceğiniz bir başka güzel bölge daha var, Shoreditch… Burası da
Camden gibi, graffiti duvar sanatıyla büyüleneceğiniz eski, gotik ve yine
eskici pazarlarının olduğu değişik bir bölge. Biz buraya overground ile
Shoreditch High Street istasyonundan ulaşım sağladık ve Spitalfields bölgesine
kadar yürüyüp sokakları gezip keşfe çıktık ve Londra’nın bambaşka bir bölgesi
burası. Old Spitalfields Market çook büyük bir alana kurulu kapalı ve birçok
stantta eski ürünler vs satılıyor.
Yine biraz kuzeye doğru olan Barnsbury bölgesinde
eskicilerin olduğu bir pazarı keşfetmek üzere yollara düştüğümüz bir gün, pek
de memnun olmayarak geri döndük. Pek önerebileceğim bir bölge olmadığı için bu
da burada tavsiye olarak dursun istedim J
Ve son olarak, mutlaka bildiğiniz üzere Londra jazz, opera,
tiyatro, görsel sanatsal aktiviteler bakımından dünyada en zengin şehirlerden
bir tanesi. Trafalgar Meydan’ında birçok
tiyatro ve gösteri merkezi bulunmaktadır ve metrolarda da bütün show larla
ilgili afişleri görebilirsiniz. Mutlaka aklınıza yatan bir gösteri için bir
gününüzü ayırın. Eğer denk gelirseniz Her Majesty’s Theatre da gösterimde olan
Phantom Of The Opera ‘yı mutlaka izleyin…