17 Temmuz 2015 Cuma

Amsterdam Gezilecek Yerler - 3 günde Amsterdam ve Brüksel

1. Gün Amsterdam 


İki defa planlayıp gidemediğim o mükemmel Amsterdam tatilimi niyahet bu defa gerçeğe dönüştürdüm. Şeker bayramını fırsat bilip organize ettiğim Amsterdam tatilim için 16 Ekim'de KLM hava yolları ile sabah saat 06:00 da uçağımız rötar yapmadan kalktı ve sorunsuz bir şekilde , THY kadar olmasa da güzel bir kahvaltı servisi ile Amsterdam saati 08:30 da Schiphol'a ulaştık. Bavullarımızı bagaja vermediğimiz için hemen kendimizi bir tourist information noktasından şehir içi ulaşım ve metro haritası edinirken buluyoruz. Amsterdam'da ulaşım inanılmaz kolay ve anlaşılabilir, bloglar sayesinde bilgi edinmeniz tabii ki çok yararlı ancak her zaman söylediğim gibi o ülkeye, o şehre girmeden, denemeden öğrenmek biraz zor olabiliyor. Amsterdam'dan şehre ulaşım çok çok kolay, tren, otobüs, tramvay, taksi ve expres otobüsler ile ulaşım mevcut. Taksinin her ne kadar uygun olabileceğini bir çok blogda okusam da, Amsterdam biraz pahalı bir şehir olduğu için paramı sistemli bir şekilde harcamam gerektiğini düşünerek, edindiğim bilgiler sayesinde trenin en kolay yöntem olduğuna karar vererek, hemen havayolu çıkışında, çıkış kapılarının hemen önünde bulunan tren istasyonu girişinden aşağıya doğru inerek, 1 kırmızı ya da 2 sarı hatla 15 dakika içerisinde Central Station'a vardık. Bu arada yine yaptığım araştırmalar sonucunda kalacağınız gün kadar GVB Day Passes kart alabiliyorsunuz. Biz 3 gün kalacağımız için kişi başı 25 euro vererek, 3 gün boyunca Amstardam'da bulunan tüm ulaşım araçlarında kullanılmak üzere kartlarımızı havaalanında bulunan büyük bir marketten aldık. Elimizde bavullarla büyük bir heyecanla çıktığımız istasyondan otelimize 15 dakikalık yürüme mesafesiyle ulaştık. Otelimiz hem konum olarak çok iyi bir yerdeydi, temizliği, şirinliğiyle, butik otellere olan sevdam ile yaptığım tercihimi bir kez daha doğru buldum. Herengrancht'de nehirin hemen yanında bulunan Max Brown Hotel Amsterdam'da gayet temiz ve şirin bir oda ile karşılaşmanın ve nehire karşı uyuyacak olmanın huzuruyla , otele yerleştikten sonra attık kendimizi Amsterdam'ın güzel sokaklarına.

Otelin manzarası

Otelin manzarası

Otelin manzarası

(Herengrancht)



Tabii ki yer ve yön kavramını henüz keşfedemediğimiz için gönlümüzün götürdüğü yere doğru yönelip yürüyoruz. Sizlere tavsiyem, tatile çıkmadan önce mutlaka bir tatil planlamanız olmasıdır, zaman dar olduğu için ve görülmesi gereken çok yer olduğu için, görülmeye değer tüm yerlerin yakınlık derecesine göre listesini yapmak işinizi kolaylaştıracak, dar zamanınızda güzel bir tatil geçirmenize sebep olacaktır. Yaptığım plana göre ilk gidilecek yer her yeri birbirine bağlayan Dam Meydanı, oldukça kalabalık, küçük restaurantların ve cafelerin bolca olduğu bir meydan burası.

Dam Meydanı


Dam Meydanı

Dam Meydanı


Yapılacak ilk şey tabiki bir kanal turuydu. Kanal turu için kişi başı 16 euro ödeyerek 1 saat boyunca , bu kadar romantik olabileceğini tahmin etmediğim bir anım oldu. Amsterdam'ın hepsi aynı boyda ve mükemmel şekilde dizilmiş, o güzel evlerinin arasından, şehri küçük bir turla keşfetmek paha biçilemezdi. Kanal turunu Dam Meyda'nına geldiğiniz zaman göreceksiniz, her yerde mevcut. Biz Blue Boat Company ile yaptık.

Kanal turundan manzaralar

Kanal turundan manzaralar 2


Kanal turundan manzaralar 3



Kanal turunun ardından en sevdiğim şey dolanırken bir şeyler atıştırmak olduğu için herkesin elinde gördüğüm kese kağıtlarının içinde kalın kalın kesilmiş , çeşitli soslarla yenilen patates kızartmasına takıldı gözüm, çok geçmeden, Manneken Pis denilen bir küçük patatesçinin önündeki sırayı görünce , o sırada bulduk kendimizi, küçük boy almanız kesinlikle yeterli olacaktır çünkü boyutları çok büyüktü, kesinlikle yemenizi tavsiye ederim, iyi bir atıştırmalık olabilir. Dam Meydanı'nı yürümeye devam ettiğimizde Maddeme Tussuad müzesini gördük, ben müzeye daha önce Londra'da iki defa gittiğim için gidip gitmeme konusunda kararsız kalmama rağmen, belki farklı bir ambiyans olabileceğini düşünerek içeriye girdik, çok fazla sıra vardı ancak biz zamanı etkili kullanabilmek adına şöyle bir tercih yaptık; normal fiyatı 18 euro gibi bir şeydi. Ancak hiç beklemeden girmek için, 25 euro verip VIP giriş yapılabiliyordu ve hiç sıra yoktu, biz de bu şekilde girdik, neredeyse sırada bekleyen 30-40 kişinin önüne geçmiş olduk. Maddeme Tussuad Amsterdam'a gittiğinde görülmesi gereken bir müze elbette, insan dışarı çıktığında kimin gerçek kimin bal mumu olduğunu anlayamıyor, göz yanılması oluyor bir süre :) Müze Pazar günleri dahil 10:00-19:30 saatleri arasında hizmet vermektedir.

Maddeme Tussuad - Charlie Chaplin




Maddame Tussuad'de geçirdiğimiz eğlenceli 45 dakikanın ardından, Dam Meydan'ından trenle Singel bölgesine varıyoruz, amaç buradaki Flower Market ya da Flower Boat'u görmek, adından da anlaşılacağı gibi, nehir üzerinde bulunan yan yana küçük çiçekçi dükkanlarının olduğu bir bölge, zamanınız varsa görebileceğiniz bir bölge. Flower Market pazar günleri kapalı olacağı için planınızı ona göre yapmanızı tavsiye ederim.

Singel

Singel


Bir sonraki görülecek yerler için rotamıza bakarak ve yurtdışında bir wi-fi velinimeti olan Starbucks'ta kahvemizi yudumlarken, kesinlikle fotoğraf çektirmek için gidilmesi gereken, meşhur I amsterdam yazısının bulunduğu bölgeye gitmek için Dam Meydanından tramvayla Museumplein'e varıyoruz. Yazıyı biz çok aradık, o yüzden aramanız gereken yer Van Gogh Müzesi, çünkü yazı tam müzenin önünde ve Vondelpark'ın yakınında. Yazının üzerine çıkmayı başarıp, şahane fotoğraflar çektikten sonra havanın hafif karardığını da farkedip biraz yürümeye devam edip, artık acıktığımızı farkedip akşam için güzel bir restaurant aramaya başlıyoruz, sonra Hard Rock Cafe hayranı olarak hatırlıyoruz ki, bu bölgeye yakın olduğunu bir yerlerde okumuştuk. Hemen map sayesinde yerini bularak yürüyerek ulaşıyoruz Hard Rock Cafe'ye, nehir kenarında çok güzel bir yerde bulunan cafenin, nehir üzerine kurulu balkon kısmında, çok zor olsa da yer bulup hemen yerleşiyoruz. Garsonlarının süper ilgileriyle güzel bir kokteyl ile birlikte hayranı olduğumuz tavuklu taccomuzu söylüyoruz, kesinlikle bir tane söylemelisiniz, biz iki tane söyleyecektik, garson bizi uyardı çok büyük olduğuna dair :)

Museumplein


Leidseplein - Hard Rock Cafe - Taco :)



Çokkk keyif aldığımız akşam yemeğimizden sonra, nehirden geçen botların müzik sesleri, gençlerin eğlenmek için nasıl güzel vakit geçirdiklerini izleyerek, kokteyllerimizi yudumlayarak, yorgunluğumuzu unutmuş bir şekilde akşamımızı sonlandırıyoruz. Yol yorgunluğu da üzerimizde olduğu için kendimizi otelimize atıyoruz. 


2. Gün Brüksel 


Amsterdam'a gelip de Brüksel'e gitmemek olur mu? Avrupa ülkelerine ulaşım için büyük kolaylık sağlayan trenler ile ulaşım çok kolay. Daha önceden ns international'ın https://www.nsinternational.nl/  sitesinden Brüksel tren biletine 25 euro vererek almıştık. Sabah saat 08:00 da, tam saatinde Amsterdam Central'a gelen trene atlayıp yerimizi seçtik ve yerleştik. 3 saat 20 dakika sonra brussel centraal station'a ulaştık. İstasyondan çıkar çıkmaz sola dönüp, aşağı doğru yürüdük, 4 dakikalık bir yürüyüş mesafesinden sonra Grand Place meydanına vardık.

Brüksel - Grand Place

Brüksel - Grand Place meydanı


Meydanı birbirine bağlayan dar ve hareketli sokaklara girerek, şehri keşfe çıktık. Bir sürü cafelerin ve mağazaların bulunduğu sokaklarda gözümüze kestirdiğimiz bir cafe'de portakal suyu ve küçük sandviçlerden atıştırdık, kahvaltı niyetine :) Vaktimiz dar olduğu için oyalanmadan Galerie de la Reine'den geçerek (Meydanda bulunan küçük, oldukça eski ve oldukça pahalı markaların olduğu kapalı bir çarşı) yürümeye devam ettik.

Brüksel - Galerie de la Reine


Brüksel'e gelip görmen gereken bir simge olan Manneken Pis yani işeyen çocuk heykeli için Grand Place dan Rue de I'Etuve caddesi boyunca yürümeye devam ettik. Yürümeye devam ederken, etrafa yayılan waffle kokularından başka bir şey düşünemez olunca, kendini bir waffle dükkanında buluyorsun. Brüksel'e gelip waffle yememek olmaz tabiki ama hiç biri de bir Abbas olamayacağı için farklı bir lezzet tatmanın heyecanıyla, waffle yiyerek yürümeye devam ettik. Dar bir sokakta, dört yol ağzının bir köşesinde bulunan küçük bir havuz içerisindeki Manneken Pis heykelinin fotoğraflarını çekip yolumuza devem ediyoruz.

Brüksel - Manneken Pis - İşeyen çocuk 


Manneken Pis heykelini görüp de işeyen kız yani Jeanneke Pis heykelini görmemek olur mu? :) Doğrusu işeyen kız heykelini bulmamız biraz zor oldu, yine Grand Place'a gelip harita yardımıyla dar sokakları aşıp, bir sürü midyecilerin bulunduğu restaurantların olduğu bir sokakta, hatta çıkmaz bir sokakta bulunan işeyen kız heykelini bulup fotoğraflarını çekip tekrar meydana dönüyoruz.

Brüksel - Jeanneke Pis - İşeyen kız


Hedef çikolata müzesi :) Yine Grand Place meydanına yürüme mesafesinde bulunan çikolata müzesi için kişi başı 6 euro ödeyerek içeriye giriyoruz, ama büyük hayal kırıklıkları yaşıyoruz :) biz tabi içerde çikolata yapan, ikram eden adamlar falan hayal ederken, sadece yapay kakaolarla, kullanılan eski bir takım eşyalar ve bir sürü video görüntüsü ile dolu bir çikolata müzesi görünce tabi bir şaşkınlık içerisinde çıkıyoruz müzeden :)

Çikolata Müzesi


Görmek istediğim bölgelerden biri olan Avenue Louise bölgesine trenle ulaşıyoruz. Merkez istasyonun olduğu bölgeye giderek, metro girişinden giriyoruz, içeride tourist information bölümüne giderek bir metro haritası ve tek gidişlik bilet alıyoruz, yanlış hatırlamıyorsam bunun için 4 euro gibi bir şey ödemiştik. Bütün markaların, özellikle lüks markaların bulunduğu caddeyi hayranlıkla gezip ufak tefek alışverişler yapıp ve bolca Belçika çikolatası alıp ( her ne kadar bazılarını Macro Center gibi dünya markalarının satıldığı marketlerde görsek de ) Brüksel'e veda etme zamanının geldiğini, dönüş saatini kaçırmak istemediğimiz için metro ile tekrar Grand Place meydanına ulaşıp, Central istasyonundan saat 18:30 daki trenimize binerek, sevgili Amsterdam'ımızı özlediğimizi düşünerek, trenin geçtiği yolları mest olmuş bir şekilde izleyerek Amsterdam Central'a yine 3 saat 20 dakika sonra ulaşıyoruz. Otele dönüp, biraz dinlendikten sonra yapmamız gereken şey güzel bir restaurant seçip akşam yemeğimizi yemek ancak ben bir Hard Rock delisi olduğum için, tercihimizi yine Leidseplein bölgesine giderek Hard Rock'tan yana kullanıyoruz ve yine güzel bir akşam yemeği yiyoruz. Sonrasında rotamız tabiki Red Light District. Dam meydanına çok yakın olan caddeye ulaştığımız zaman her yerde tüm şehri saran ot kokuları eşliğinde insanların kafası bir dünya kahkahalar atarak, etrafta dolaştığı, coffee shopları geçtikten sonra Red Light'ın yol boyunca kalabalığı eşliğinde yürüyüş yapıp, görülmesi gereken bu caddeyi de gördükten sonra yorgun bir şekilde otelimize varıp ertesi günün son günümüz olduğunu düşünerek yine derin bir uykuya dalıyoruz. 

 3. Gün Yine Amsterdam 


Bugün amacımız Volendam ve Marken'e gitmekti ama uyandığımızda yağmurlu ve hafif serin bir havanın bizi karşıladığını görünce biraz da yorgunluk ağır basınca Amsterdam'ın güzel sokaklarını son gün şerefine tekrar keşfe çıkmakta karar kılıp, otelin çok çok iyi olan nefis kahvaltısının (konaklamaya dahil) ardından, odamızı boşaltıp, bavullarımızı emanet dolabına yerleştirip, check out yaptıktan sonra, tekrar atıyoruz kendimizi sokaklara. Küçük dükkanlardan, gerekli olan tüm magnet, anahtarlık ve hediyelik eşyalarımızı alarak, trenle Jordaan District bölgesine gidiyoruz, biraz dolanıp, Amsterdam'ın meşhur peynirlerinden satın aldıktan sonra, havanın bir anda güneş açmasının ardından, şehrin neredeyse tamamının bisiklet kullandığı ve inanılmaz keyifli gözüken bu aktiviteyi yapmadan dönmek olmaz diye düşünüp, hemen bisiklet kiralıyoruz, bisikletle görmeyi istediğimiz yakın bölgelere, nehiri takip ederek gezerek keyifli bir bisiklet turu yapıyoruz, son olarak da Vondelpark'a girerek, bisikletle inanılmaz güzel bir 2 saat geçirdikten sonra yine beğendiğimiz bir bölgede, nehire karşı güzel bir atıştırma öğününü tamamlayarak, ayrılık saatinin geldiğini üzüntüyle hatırlayıp bisikletlerimizi teslim edip, çok beğendiğimiz, kendimizi bulduğumuz, bu güzel, özgür şehirden ayrılıp Schiphol havaalanına varıp, vatanımıza dönüyoruz. Yeni heyecanlarda, yeni şehirleri keşifte görüşmek dileğiyle... Sevgiyle kalın...

  

Leidseplein

Vondelpark

Herengrancht 

Herengrancht

Jordaan

Jordaan

Vondelpark

                               

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder